Osmanlı padişahlarının tılsımlı gömlekleri

Published on:

İslam’da genel anlamda cevaz bulunmasa da Osmanlı Padişahlarının bazıları “cihad” ve “zafere ulaşmak için” tılsımlı gömlekler giymişlerdir. Bu hususta dönemin alimlerinin durumsal fetvalarının olduğuna inanılıyor. İstanbul’un fethi sonrası sık görülmeye başlanan bu gömlekler Osmanlı’nın gerileme döneminde tekke ve zaviyelerin de bozulması ile birlikte amaç ve durumlarında belirgin bir eksen kayması görülüyor. Gömleklerde yazılı olanları yakından okuduğumuzda ise rukye ayetlerini görmemiz bizleri şaşırtmıyor.
Rukye ayetleri yazılmış olan gömleklerle, son dönem farklı amaçlar için motif ve vekflerle süslenmiş bozulma dönemindeki gömlekleri çıplak gözle bile ayırmanız mümkün…

Osmanlı sultanlarının ayet, hadis ve sembollerle süslü her biri üç-dört yılda dokunan ‘tılsımlı gömlekler’inin sırrı hâlâ çözülemiyor. Uzmanlar, gömleklere işlenen şifrelerin Osmanlı tarihine ışık tutacağına inanıyor.

Osmanlı padişahlarının savaşta galip gelmek, nazardan korunmak ve şifa bulmak için giyindikleri tılsımlı gömleklerin üzerindeki harf ve rakamların işaret ettiği anlam şimdilik bir sır. Üstelik çözülemeyen yalnızca şifreler değil, kumaşların nasıl olup da 8 bin çözgü ipiyle dokunduğu da anlaşılabilmiş değil.

Gömleklerin şifresini ve dokuma tekniğinde kullanılan formülü bulmak ise merak tatmininden daha öte bir anlam taşıyor. Amaç, ‘altın oran’ı Türk tekstilinin hizmetinde kullanmak.

Tılsımlı sultan gömlekleri, ayet ve duaları tespit eden bir alim, işe başlamak için ‘eşref saati’ni hesaplayan müneccim ve sonunda gömleği bezeyen nakkaşların ortak ürünü.

Kumaşlar çoğunlukla o zamanki adıyla Tonguzlu olan Denizli’den getiriliyor saraya. Denizli’nin kaliteli pamuğundan dokunan bezler, iç giyimi olarak tasarlanan tılsımlı gömlekler için bire bir.

Hattatların kağıdı terbiye etmek için kullandığı aharlama yöntemiyle yazıya elverişli hale getirilen kumaşlar nakkaşlar atölyesinde işlenmiş. Bir gömlek üzerinde 3-4 yıl uğraşan hattatlar için meçhul kahramanlar yakıştırması yerinde olur; çünkü gömleklerin pek azında kimin tarafından yapıldığı yazılı.

1978 yılından bu yana Topkapı Sarayı Müzesi’nde Osmanlı tekstili ve padişah giysileri üzerine çalışan Doç. Dr. Hülya Tezcan, tılsımlı gömlekleri grafik sanatının zirvesi olarak tanımlıyor.

Gömleklerin üzerine celi sülüs, kare, yıldız gibi geometrik şekillerin ya da Kadem-i Saadet, Süleyman Mührü, Zülfikâr, lale gibi anlamlı motiflerin içine yazılmış.

15-20. yüzyıl arasında hazırlanan padişah giysilerini içeren saray koleksiyonunda Peygamber Efendimizin nübüvvet mührü, Hilye-i Şerif ve O’nun için yazılan Kaside-i Bürde’yle bezenmiş dört gömlek yer alıyor.

Ancak diğer gömlekler üzerinde de yine Peygamberimize ait Kadem-i Saadet ve Nalın-ı Saadet motifleri kullanılmış.

Tılsımlı gömlekler üzerinde sıkça yer alan iki motif ise Hz. Ali’nin ucu çatallı kılıcı ‘Zülfikâr’ ve çoğunlukla Musevi inancıyla bağdaştırılan Süleyman Mührü.

Hülya Tezcan, gömleklerde Süleyman Mührü’nün saltanatın ebediyetini temsilen kullanıldığını ve , Hz. Muhammed ve Hz. Ali isimlerinin çoğunlukla bir arada anıldığını tespit etmiş.

Koleksiyonun en eski tarihli gömleği Şehzade Cem’e ait. Üzerinde 1477-1480 yılları arasında yapıldığına dair bir not bulunan gömlek ihtimal ki, 18 Temmuz 1482’de Anamur açıklarında şövalyelerin gemisine binerek Rodos’a hareket eden Cem Sultan’ın üzerindeydi.

Cem’in gömleği şimdi Topkapı Sarayı koleksiyonunda. Ancak Viyana kuşatmasında bozguna uğrayan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın gömleğinin hâlâ Viyana’da bir manastırda olduğu tahmin ediliyor.

Hülya Tezcan, Osmanlı tarihinin tılsımlı gömlekler üzerinden okunabileceğini söylüyor.

Nitekim 2. Selim’e Hürrem Sultan tarafından diktirilen gömlek yalnızca Selim ve Bayezıd arasındaki taht mücadelesini değil, Rüstem Paşa’nın entrikalarıyla boğdurulan Şehzade Mustafa’nın hazin sonunu da anlatır.

Sultan 3. Murat’a ait gömlekte ise Konya Mevlevihanesi’ni kuran Şeyh Sinaneddin Dede’nin padişahlarla kurduğu iletişimi görmek mümkün. Sinaneddin Dede sadece gömleği yapan kişi değil, doğu seferine çıkarken elini öpüp hatırını soran Yavuz Sultan Selim’e; “Seferden zaferle döneceksin; benim senden tek isteğim dergâha yardım etmendir.” diyen ilginç bir kişilik. Yavuz hakikaten savaştan zaferle dönüyor ve Konya Mevlevihanesi’ni yapmaya başlıyor. Yavuz’dan sonra Kanuni ve 2. Selim dönemlerini de gören Şeyh Sinaneddin Dede’nin ömrünün son demlerinde 3. Murat’a hediye ettiği tılsımlı gömlek saraya bir teşekkür babında.

Yine aynı sultana ait gömleklerden biri ‘Oğlum, aslanım.’ diye başlayan kitabesiyle diğerlerinden ayrılıyor. Oğluna pek düşkün olan Nur Banu Sultan’ın hazırlattığı gömleğin amacı gözü Safiye Sultan’dan başkasını görmeyen 3. Murat’ın başka evlilikler yapması. Nur Banu Sultan tahtı vârissiz bırakmamak için girdiği bu gömlekli mücadeleden zaferle çıkıyor ve 3. Murat ardında 19 erkek 20 küsur kız çocuğu bırakarak bu dünyadan ayrılıyor. Ancak erkek çocukların sonraki taht kavgalarında öldürülmesi Nur Banu Sultan’ın çalışmalarının boşa gittiği -tılsımlı gömleklerinin pek işe yaramadığı- şeklinde yorumlanabilir.

Allah’ım sevgimi kulun Mustafa’nın gönlüne ver! Tılsımlı gömlekler sadece padişahlar ve şehzadeler için yapılmamış. Saray çevresine yakın paşalardan özellikle makam hırsı olanlar da kendileri için gömlek hazırlatmışlar. Onlardan biri Moralı Hasan Paşa, gömleğinin üzerine şöyle yazdırmış: “Allah’ım senden sevgimi, muhabbetimi kulun Mustafa’nın gönlüne vermeni dilerim. Nasıl vahyini sevgilin Muhammed’in kalbine ilham etmişsen ruhumla Sultan Mustafa’nın ruhunu uzlaştır.” Gömleğin yakasındaki küçük karelerde ise “Ey herşeyi kolaylaştıran’ım, Hasan Paşa’nın muradını da kolaylaştır.” yazıyor. Hasan Paşa’nın muradı nedir, sadrazam olmak.

Saltanat kavgalarının uzağındaki halk da tılsımlı gömleklerden payına düşeni almış. Dönemin tarikat dergahlarında, sarılıktan, akrep sokmasından korunmaya yönelik hazırlanan gömlekler arasında kadınları eşlerine şirin gösteren gömlekler de var. İç gömleklerden günümüze ulaşanlar, üzerlerindeki leke hatta yaka kirleriyle duruyor; çünkü bu gömleklerin yıkanması mümkün değil.

Gömlekler şimdi koruma altında; sergilenmek için özel izinle saraydan çıkarılabiliyorlar; ancak kimi zaman hiç hesapta olmayan çok daha özel istekler olabiliyor. Tezcan, Osmanlı Hanedanı’ndan ismini açıklamadığı bir kadının şifa bulmak için tılsımlı gömleklerden birini giyerek bir müddet beklediğini ve sonra teşekkür ederek ayrıldığını söylüyor.

Hülya Tezcan yaklaşık 30 yıldır gömlekler arasında yaşasa da tılsımlarını çözmeye hiç çalışmamış. “Bir şifre var, bu açık; ama o rakamları ve harfleri çözmek uzmanlık gerektirir. Kaldı ki, giysilerin üzerindeki gubarî hatla yazılan Arapça metinler bile daha okunmadı.

Gömleklerin hem dokuması hem de deseni itibariyle gerçek bir sanat eseri olduğunu kabul etmeliyiz. Dokuma üzerine çalışanlar da 8 bin çözgü teliyle dokunan Gülistanî Kemha tekniğini henüz çözemediler.” Hülya Tezcan’ın hazırladığı Padişah Giysileri kitabı önümüzdeki günlerde Kültür Bakanlığı tarafından yayımlanacak.

Şifreyi çözmek Türk tekstiline yeni bir açılım getirecek Türkiye’de tılsımlı gömlekler üzerindeki şifreyi çözmeye çalışan tek isim Mehlika Orakçıoğlu. Bilinen tek isim demek daha doğru; çünkü gömleklere ulaşma hususunda Hülya Tezcan’la bağlantıya geçmiş başka biri yok. 1998’den bu yana “Türk Tekstilindeki Kültürel Etkiler” başlıklı doktora tezi üzerinde çalışan Orakçıoğlu, şu günlerde 2. Selim’in gömleğini inceliyor.

Şimdilik gömleğin ön yüzündeki küçük karelere yerleştirilen rakamlarla Fetih Sûresi’nin kodlandığını keşfetmiş. Tezini Londra’daki bir üniversite’de hazırlayan Mehlika Hanım, İngiliz danışmanlarının kendisini bu alana yönlendirdiğini ve asıl niyetlerinin gömlekler üzerindeki kodlama sistemini çözerek günümüz tekstiline yeni bir açılım kazandırmak olduğunu söylüyor : “Bu konu, dışarıda daha çok ilgi topluyor. Harvard Üniversitesi bütün imkanlarını ücretsiz olarak seferber etti mesela. Sonunda neye ulaşacağımı bilmiyorum. Kodlama sistemini günümüze uyarlamayı başaramasam bile bu tez bitirilmeyi hak ediyor. Fakat çözebilirsem yeni tekstil tasarımları oluşturmak zor olmayacaktır.”

Osmanlı tekstilini incelerken siyaset, ekonomi ve tarihten yararlanmak gerektiğini söyleyen Orakçıoğlu, tılsımlı gömlekler üzerinde dörde yakın formül kullanıldığını tespit etmiş. Uzun yazılar yerine rakamlar ve harfler tercih etmek sınırlı zemini verimli kullanmayı sağlıyor.

Mehlika Orakçıoğlu sadece bir gömlek üzerinde çalışıyor. İncelenmeyi bekleyen onlarca tılsımlı gömlek olduğu hesaba katılırsa gömleklerin dilinin çözülmesinin hayli vakit alacağı söylenebilir. Fakat onun halihazırda çözdüğü bir figür var.

Yavuz Sultan Selim’in kaftanı üzerindeki desenleri inceleyerek ‘ellerini gökyüzüne açmış yakaran insan figürü’ne ulaşan Orakçıoğlu, yurtdışında bu kaftan üzerine üç konferans vermiş. Sanatkârın desenler arasına ustaca gizlediği figür, kutsal hazineleri İstanbul’a taşıyan ve ilk Osmanlı Halifesi unvanını alan Yavuz’un İslamî esasların koruyucusu olduğunu simgeliyor. Mehlika Hanım’a göre, görsel bir illüzyon halinde kimi zaman açıkça görünüp kimi zaman da desenler arasında yiten figürü doğrudan Yavuz Selim’e atfetmek de mümkün. Çünkü taç kullanan tek Osmanlı Padişahı Yavuz.

Padişah gömleklerindeki ‘ak büyüler’

Topkapı Sarayı’nın bir bölümüde ‘tılsımlı Padişah gömlekleri ve kaftanlar’ yer alıyor. Harvard Üniversitesi’nin dahi peşine düştüğü tılsımlı gömleklerin sırrına hala tam olarak vakıf olunabilmiş değil.

Bazısı 3 yılda tamamlanmış bu tılsımlı kıyafetler, “ak büyüler” ile bezenmiş. Üzerlerinde tılsımlı şekiller ve çok özel dualar yer alıyor.

En çok kullanılan 5 sure var. Bunun dışında 4 meleğin ismi tılsımlı kıyafetlerin diğer esrarlı yönü. Tılsımlı gömleği giyenlere dair 2 de önemli örnek var.

Topkapı Sarayı’nda tılsımlı 90 civarında padişah kıyafeti bulunuyor. Bu kıyafetler Müneccim başının yıldızlara bakarak belirlediği günde dikilmeye başlanıyor. Müneccim başı halk arasında “Eşref Saati” olarak bilinen bu özel anı belirledikten sonra sarayın derin hocaları kıyafete yazılacak tılsımları belirliyor.

Bunlar daha çok dua ve hala anlamı çözülemeyen rakam ve şekillerden oluşuyor. Hocaların belirlediği bu şekil ve dualar padişah kıyafetine dönemin en kıymetli hattatları tarafından işleniyor.

Topkapı’daki tılsımlı kıyafetler genellikle 3 önemli sebep için hazırlanmış. Bunlardan ilki savaş tılsımı. Padişaha savaşa giderken giymesi ve kazadan korunması için dikilen bu kıyafetler özel dualarla işlenmiş.

Hastalıklara karşı da tılsımlı kıyafetler bolca yapılmış. Bir de ruhsal durumu koruma ve nazara karşı farklı dua ve şekillerle bezenmiş kıyafetler tasarlanmış.

Bu kıyafetler üzerindeki bir çok şekilin sırrı ve yer alan rakamlar henüz tam aydınlatılabilmiş değil. Doç. Dr. Hülya Tezcan’ın dediğine göre bunlar çözümlenirse bir çok hastalığın alternatif tıptaki iyileştirme şekli ortaya çıkacak.

HANGİ AYETLER İŞLENMİŞ

Tılsımlı kıyafetler üzerinde şu ana kadar 55 sure tespit edildi. Bu kıyafetlere en çok yazılan ise Fatiha suresi.

Yasin hastalıklara karşı yapılıyor ve genellikle de ölüm döşeğindeki padişahların kıyafetlerine işleniyor.

Fetih suresi savaşa çıkacak olan padişahların kıyafetlerinde mutlaka yer alıyor. Ayetel Kürsi de belalardan koruduğu için yine savaş kıyafetlerinde sıkça kullanılıyor.

Felak ve Nas sureleri ise daha çok ruhsal hastalıklarda gömleklere işlenmiş.

GÖMLEKLERDEKİ MELEK İSİMLERİ

Gömleklerde yazı olarak 4 meleğin ismi bulunuyor. Mikail, Azrail, cebrail, israfil meleklerin isimleri var.

Kıyafetlerde dikkat çeken Besmele’nin ayetlerin dışında özel olarak kullanılması ve yazım şekli ile bir kare oluşturulması. Esma-ül Hüsna da aynı şekilde tılsımlı kıyafetlerin vazgeçilmesi…

Aynı şekilde peygamber isimleri de bu tılsımlı gömleklerin vazgeçilmezi. Hz. Muhammed, Hz. Süleyman ve Hz. Ali gömleklerin neredeyse tamamında bir şekilde geçiyor.

HZ. MUHAMMED’İN AYAK İZİ

Gömleklerde en çok Hz. Muhammed’e ait semboller yer alıyor. Öyle ki bir padişah kıyafetine Hz. Muhammed’in ayak izi dahi işlenmiş.

En çok kullanılan şekil ise yine Hz. Muhammed’in Nübüvvet Mührü. Bu mühür, önemini belirtmek için genelde çerçeveye alınıyor ve altın yaldızla işleniyordu.

Hz. Muhammed’in bu mührü gömleğin hep sağ kısmında bir köşeye nakşediliyor. Göğüs kısmına ise peygamleri anlatan sözler işleniyor.

Aynı şekilde sahabelerin isimleri ve künyeleri de bu gömleklerdeki en önemli figürler.

TILSIMLI KIYAFETLER ASLA YIKANMIYORDU

Tılsımlı kıyafetler patiskadan yapılmış kumaşlarla tasarlanıyordu. 90 civarındaki tılsımlı kıyafet içinde sadece 2 tanesi farklı. Bunlardan biri atlastan diğeri ise ipekten yapılma. Patiska kullanılmasının sebebi üzerine yazı yazılması.

İnce ve kaygan bir tabakayla kaplanan bu patiska kıyafetleri nakkaşlar belirlenen dua ve sembollerle beziyorlardı. Haliyle de bu tılsımlı kıyafetler asla yıkanmıyordu. Zira yıkandığında üzerindeki dua ve semboller yok oluyordu.

MÜHRÜ SÜLEYMAN

Hemen hemen her padişahın Mührü Süleymanlı bir kıyafeti bulunuyor. Mührü Süleyman yıldız şeklinde.

Padişahlar bu figürü Hz. Süleyman’ın bütün canlılara hitap edebilmesi, hayvanların dilini anlayabilmesi sebebiyle tercih ediyordu.

Müneccimler ve derin din alimleri ise Hz. Süleyman Mührü’nü tılsımlarının bir parçası olarak görüyorlardı. Bu mührün yanına genellikle 4 büyük meleğin ismi yazılıyordu.

TILSIMLI YAKA

Padişahın giydiği yakanın şekli kaftan şekli gibi. Padişahlar bu kaftanı culüs ettiğinde yani tahta çıkışta giyiyor. Değerli bir kumaştan yapılıyor bu kaftanlar. Yakası kürkle çevrili.

Bu yakalar nazara karşı kullanılıyordu.

HZ. ALİ TILSIMLI KILIÇ

Hazreti Ali de padişah gömleklerinde sıkça yer alan bir figür. Bir gömlekte Allah- Muhammed-Ali üçlemesi yer alıyor. Ali’nin kılıcı zülfikar da gömleklerin üzerine işlenmiş.

Genellikle Zülfikar kılıcı padişahların savaşlarda giyindiği tılsımlı kıyafetlerde bulunuyor. Bu da kılıcın düşmana üst gelme ve güç için bir tılsım oluşturduğuna olan inancı artırıyor.

KASİDE-İ BÜRDE’NIN ESRARI

Padişah kıyafetleri içinde sıkça işlenen bir diğer tılsım Kaside-i Bürde. Bu kasidenin hikmeti felçli hastayı ayağa kaldırabilecek güçte olmasında.

Bürüyen Kaside’nin sahibi Şerâfeddîn Muhammed Bûsirî Mısırlıdır.. Dedelerinden biri Ebusirli olduğundan lakabı Bûsirî olmuştur.. Bilgin, üstün ahlaklı ve takva eri bir müslümandı..

Bir gün felç geçirir ve vücudunun yarısı tutmaz olur.. Bu kasideyi yazar ve Allah’tan Peygamber hatırı için şifa umar..Şiirin bittiği gece, İlm-i Ledün Sultanını rüyasında görür ve Kasideyi huzurunda okur.. Uyandığında felcin geçtiğini hayretle görür ve eli tutar, ayağı yürür..

GÖMLEĞİ GİYİNCE 19 ÇOCUĞU OLDU

Tılsımlı gömleklere çok çarpıcı bir örnek de var tarihte. Üçüncü Murat’ın gömleği bunun örneği.

3. murat annesi Nurbanu Sultan ile çok yakınmış. Şehzade olduğu dönemde sancaktayken annesi ona bir harem kurmuş.

Ancak 3. Murat tek eşli olmayı seçmiş ve uzun yıllar Safiye Sultan ile birlikte olarak haremi hiç kullanmamış. Ondan 4 çocuğu olmuş; 2 kız 2 erkek.

3. Murat’ın erkek çocuklarından biri ölünce Nurbanu Sultan çok üzülüyor ve taht varissiz kalır endişesi ile daha fazla torun istiyor.

Oğlu Safiye Sultan dışındaki cariyelere bakmadığı için de müneccim ve din adamlarına tılsımlı bir gömlek hazırlatıyor. Gömleği de oğluna hediye olarak veriyor.

3. Murat bu gömleği giydikten sonra tek eşlilikten geçiyor ve 1 yıl sonra cariyelerden toplam 19 tane çocuğu oluyor.

CEM SULTAN’IN 3 YILDA DİKİLEN TILSIMLI KIYAFETİ

Topkapı Sarayı’nda Osmanlı İmparatorluğunun başına bela olan Şehzade Cem için dikilmiş çok özel bir tılsımlı gömlek de yer alıyor.

Bu gömleğin önemi tam 3 yılda tamamlanmış olması. Üzeri baştan sona dua ve şekillerle kaplı olan gömlek hiç giyilmemiş. Tarihçilerin tahmini bu kıyafetin dikimi bittikten sonra hiçbir şekilde Cem Sultan’a ulaştıralamadığı yönünde.

1 YILDA SADRAZAM OLDU

4. Mehmet kızı Hatice Sultan’ı büyük bir törenle Moralı Hasan paşa ile evlendiriyorlar. Moralı Hasan Paşa büyük ihtirasları olan bir adam. Üzerinde taşıdığı tılsımlı gömleğinde de bu ihtirasları için yakarışlar var. Hiç üzerinden çıkarmadığı bir kıyafetinde aynen şöyle yazıyor;

“Allahım ne olur, Hz. Muhammed’in gönlüne nasıl Allah sevgisi verdinse, Padişahın gönlüne de benim sevgimi ver ki beni o güzel gözle görüp sevsin”.

Gömleği 1 yıl boyunca giyen Moralı sonunda arzusuna kavuşuyor. 1703 yılında Veziriazam oluyor. Diğer vezirler tarafından pek sevilmediği için büyüsü tutmuş olsa da 1 yıl sonra o görevinden oluyor.

OSMANLI’DA TILSIM

Gömleklerde yer alan duaların açılımlarını içeren bir bölüm mevcut. Dualar Dr. Murat Sülün tarafından kaleme alınmış. Dr. Sülün, ‘Kur’an-ı Kerim’in görünür yüzünden başka, herkesin bilemeyeceği bir başka vechesinin daha olduğu kabûlüdür.’ diyerek söze başlıyor. Sülün’e göre, hecâ harflerinin, Hurûf-i Mukatta’a’nın, Besmele’nin, Kelime-i Tevhîd’in, Esmâü’l-Hüsnâ’nın birtakım hâssa ve sırları olduğuna, ayrıca âyetlerin, Esmâü’l-Hüsnâ’nın ve sûrelerin ‘hâdim’leri -hizmetkârları- olduğuna inanılıyor. Bunun temelinde de harflerle kozmos arasında bir ilişki olduğu inancı yatıyor. Böylece, Kur’an pasajlarına zâhirî mânaları dışında birtakım özellikler (havâss) yüklenmiş ve Kur’an’daki harf ve cümlelerin belli sayılarda ve bir sıra dâhilinde okunması ya da yazılması durumunda istenen her sonucun alınacağına inanılmış ve bu inanç zamanla sistemleştirilmiş. Esmâü’l-Hüsnâ, Hurûf-i Mukatta’a, Besmele, Âyete’l-Kürsî, Nûr âyeti, Nazar âyeti, Fâtiha, İhlâs, Mu’avvizeteyn, Haşr, Bakara, Yâsîn, Vâkı’a başta olmak üzere, istenen şeyle anlam yakınlığı bulunan pasajlar, çeşitli kombinasyonlar haline getirilerek korktuğu birinden emin olmak, düşman silâhını etkisizleştirmek, psikolojik rahatsızlıklardan kurtulmak, cinlerle temas kurup bunları istihdam etmek… Kısaca; yaşanılan maddî-manevî her tür sıkıntıdan kurtulmak ve herhangi bir hâcetin gerçekleşmesi için okunup yazılır olmuş.

Osmanlı döneminde savaşa giderken gömlekler tılsımlanırdı, kazasız belasız eve dönüş için. Osmanlı döneminde üzerinde taşınan veya evin görünmez bir yerine gizlice saklanan tılsımlarla zengin, lale devri gibi çok zengin bir dönem yaşandı. Osmanlı döneminde kadim bilgiler harmanlandı, bir çok sevdalı sevdiğine kavuştu. Değerli eşyalar ve mülkler koruma altına alındı, şifa bulundu, hazineler korundu. İmkansız aşıklar birbirine kavuştu, devletin alt kademesindeki sıradan bir memur padişahın yanına yerleşti. Pahişahı çok özel bir tılsımlı yüzük korudu. O dönemde tılsımlar saraya özeldi. Halk arasında yaygın olarak kullanılan muskadan farklı, büyük ve gizemli bir enerji taşırdı.

Yıllar geçip, zenginleştikten, sevenler birbirine kavuştuktan, başarı kazanıldıktan sonra, yani: İhtiyaç bitmeye başladığında bu bilgiler unutuldu.

Fransız İhtilalinin dünyaya yansıması, efsuna “tu kaka”, tılsıma “cadılık” olarak bakılmasını sağladı. Bu korkutucu ve faydadan bile uzaklaştıran inanç astrolojiye “ fal” diyen düşüncenin ta kendisidir ve zenginlikten, başarıdan uzaklaşan sorunlu bir dünyanın belki de başlangıç noktasıdır. Meleklerle yapılan çalışmalara, şeytanla yapılan anlaşma gözüyle bakan zihniyet dünyayı saran ekonomik darboğazın sebebi hakkında sayfalarca literatür doldurabilir. Ama küçük bir tılsım kadar bile işlevsel ve yararlı değildir.

Lale zenginlik sembolüydü, efsundu bu nedenle çok yaygındı. Tılsım, efsun yaptıran kişiler şimdilerde bizim “evrensel dilek” dediğimiz evrenin, toplumun yararına olacak bir şeyde mutlaka yapardı. Bu gelenekti. Efsun, Osmanlı Devletinde sıkça kulanılır, bu nedenle devlet büyükleri; kütüphane, camii, sebil, çeşme yaptırarak gelenin bir bölümünü dağıttıklarına inanırlardı. Sanata değer verilirdi. Astroloji önemli ve zorunlu bir dersti. Simya ilimini bilen ustalara saygıyla davranılırdı.

Tılsım ve efsun yapmak için ancak üst düzeydeki memurların astroloji haritası incelenirdi. O dönemde elle yapılan haritaların hesabı oldukça zordu. Bir yandan astroloji haritasında savaşların sonuçları görülmeye çalışılır, öte yandan sonuçlar tılsımla değiştirilmeye, iyilikle sonlandırmaya gayret edilirdi.

Aslına bakarsanız günümüze kadar gelen tılsım ve efsun kullanımında modernizasyondan başka bir şey pek değişmemiştir. Amaç ve sonuca ulaşma kesinliği değişmez.

Osmanlı Tılsımları, dünyanın çok nadir bölgelerinde kullanılan “Gezegen Tılsımı”ndan ayrı olarak her koşulda müthiş bir korunma ve yükseliş sağlar. Tamamen kişiye özeldir. Başarı, aşk, para, zenginlik, yükseliş ve sağlıktan mülke kadar her şeyin korunmasında keskin, hızlı ve güçlüdür. Bütün tılsımlarda olduğu gibi uygulamacının gücüyle doğru orantılıdır ve inanıp inanmamakla alakası yoktur. İnanmasanız da çalışır. İnanmasanız da gücünü kanıtlar.

Hikaye o dur ki; Hürrem Sultan da, diğer sultanlarda tılsım yaptırmış, padişaha yakın olmuşlardır. Hikaye odur ki; kırk savaştan kansız dönenlerin üzerinde tılsımlı gömlekler vardır. Hikaye odur ki imkansız aşıkları kavuşturan yegane tılsım Osmanlı’da yapılmıştır. Hikayelerin bitimsiz olması bu yaygın yöntemin kısa sürede sonuç vermesidir ve imkansızı başaracak kadar güçlü olmasıdır…..

Related